Bir takım su bardağına benzeyen bölük pörçük gülümsem emi n arkasına sığındı m . Koca bir hayatın ortasında düşüncelerle kalakalmanın ağırlığını taşıyabilir miyim diye düşündü m . İnsanlığa verilmiş ilk ceza; bilinç miydi? Düşünebiliyor olmanın bir bedeli vardı. Hissedebiliyor olmanın bir karşılığı. Amfinin ortasından bir ses tahtaya doğru ilerledi. “Düşünebiliyor olmak insanoğlunun laneti midir, hocam?” Bu sözlerde tebeşirle birlikte tahtaya çarpmıştı. Profesör tüm sakinliği ve ağırlığıyla sesin geldiğini düşündüğü yöne döndü. Sese çevrilmiş diğer kafalarda işini kolaylaştırıyordu. Herkesin soruyu neden böylesi bir şaşkınlıkla ve tuhaf karşıladığını kavramaya çalıştı. Matematik dersinde bulunuyor olmalarının felsefi sorunun karşılaştığı abes tepkiyle alakası olabilirdi elbet. “Bazı kaynaklar öyle olduğunu söyler.” dedi Gözlüklerinin üzerinden cesur öğrencisini süzüyordu. Hangi kaynaklar olduğuna dair bilgi veremeyeceğim şimdi. Çünkü o sırada amfid
https://www.flickr.com/photos/tootiki/11036218406 Bu haftanın benim için oldukça naif bir misafiri oldu. Kendisinin ismi Virginia Woolf. Bir anlamda düşüncelerimin yüz yıl önceki sözcüsü olduğunu hissettirdi bana. Kendine ait bir odan olmalı diyerek konuya bir giriş yaptı ve beni alıp bambaşka diyarlara götürdüğü bir konuşma oldu sanki aramızdaki. Çünkü daha önce hiçbir yazarda 'ben de kafamda tam olarak bu şekilde ifade etmiştim.' dediğim bir fikre rastlamamıştım. Ancak bu kez okuduğum çoğu sayfa kendimi ona yakın hissettirirken, bir çok yerde ise naif ruhuyla bir yerlerde karşılaşmış olma ihtimalimizi düşündürdü. Bilinç akışı tekniğinin de önemli temsilcilerindendir. Kitap bu teknikle ilerlemekte ve sık sık düşüncelerin doğal akışı bizlere verilmekte. Bu akış içerisinde Virginia feminist bir tutumla ilerlemekte dememiz yanlış olmaz. Çünkü konu kadınların kurmaca ile olan ilişkilerini ele alırken geçmişte kurmaca eserler arasında kadın yazarların hiç yok denebilecek ka