Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mutluluk Manifestosu!

Bir takım su bardağına benzeyen bölük pörçük gülümsem emi n arkasına sığındı m . Koca bir hayatın ortasında düşüncelerle kalakalmanın ağırlığını taşıyabilir miyim diye düşündü m . İnsanlığa verilmiş ilk ceza; bilinç miydi? Düşünebiliyor olmanın bir bedeli vardı. Hissedebiliyor olmanın bir karşılığı.   Amfinin ortasından bir ses tahtaya doğru ilerledi.   “Düşünebiliyor olmak insanoğlunun laneti midir, hocam?”    Bu sözlerde tebeşirle birlikte  tahtaya  çarpmıştı. Profesör tüm sakinliği ve ağırlığıyla sesin geldiğini düşündüğü yöne döndü. Sese çevrilmiş diğer kafalarda işini kolaylaştırıyordu. Herkesin soruyu neden böylesi bir şaşkınlıkla ve tuhaf karşıladığını kavramaya çalıştı. Matematik dersinde bulunuyor olmalarının felsefi sorunun karşılaştığı abes tepkiyle alakası olabilirdi elbet.    “Bazı kaynaklar öyle olduğunu söyler.” dedi Gözlüklerinin üzerinden cesur öğrencisini süzüyordu. Hangi kaynaklar olduğuna dair bilgi veremeyeceğim şimdi. Çünkü o sırada amfid
En son yayınlar

Kendime Ait Bir Oda

https://www.flickr.com/photos/tootiki/11036218406 Bu haftanın benim için oldukça naif bir misafiri oldu. Kendisinin ismi Virginia Woolf. Bir anlamda düşüncelerimin yüz yıl önceki sözcüsü olduğunu hissettirdi bana. Kendine ait bir odan olmalı diyerek konuya bir giriş yaptı ve beni alıp bambaşka diyarlara götürdüğü bir konuşma oldu sanki aramızdaki. Çünkü daha önce hiçbir yazarda 'ben de kafamda tam olarak bu şekilde ifade etmiştim.' dediğim bir fikre rastlamamıştım. Ancak bu kez okuduğum çoğu sayfa kendimi ona yakın hissettirirken, bir çok yerde ise naif ruhuyla bir yerlerde karşılaşmış olma ihtimalimizi düşündürdü. Bilinç akışı tekniğinin de önemli temsilcilerindendir. Kitap bu teknikle ilerlemekte ve sık sık düşüncelerin doğal akışı bizlere verilmekte. Bu akış içerisinde Virginia feminist bir tutumla ilerlemekte dememiz yanlış olmaz. Çünkü konu kadınların kurmaca ile olan ilişkilerini ele alırken geçmişte kurmaca eserler arasında kadın yazarların hiç yok denebilecek ka

Rana'nın Şehri

https://78.media.tumblr.com   Yürüyorsun, peki nereye? O da bir hışırtı oldu ve ağaçların arasına karıştı. Kuzeydeki yerleşimlerin en ilginç olanı burasıydı. Rana’nın şehri.  Ağır adımlarla ilerlerken sanki attığı her adım toprağa ciddi bir baskı uyguluyor gibiydi. Mavi keskin gözleri ise bir yandan etrafı dikkatle süzüyordu. Bu sonbahar günü kuru yaprakların arasında ormanın derinlikleri onunmuşçasına yürüyordu. Birden adımları daha da yavaşladı. Hafifçe eğilerek yürümeye başladı. Siyah postalların kuru yapraklar üzerinde ilerlerken ses çıkarmaması için ekstra bir çaba sarf ediyordu. Sağ kolunu oldukça ağır bir biçimde sırtındaki çantaya götürüp sessizce bir adet ok aldı ve yaya yerleştirdi. Hareketleri o kadar temkinliydi ki okun tahtaya sürtünüşü yaprakların cılız sesleri arasına karışıp yok olmuştu. Nefes alışları oldukça düzenli ve ormandaki diğer her şeyle uyum içerisindeydi. Rana’nın şehri de artık ılık bir nefes alıp kendini Kahil’in kollarına bırakabilirdi. Çünkü biraz il

Umursamamak Üzerine

http://exposants.tumblr.com/post/172154233240/derivings-by-nondirectional Merhabalar, blog tarafımdan unutulmuş gibi görülse de öyle değil. Yoğun iş temposu ve depresyonun etkisiyle sadece birazıcık ara verdim ama bu süreçte arkadaşımın “aa tam senlik kitap alsana bunu.” Dediği bir kitaba başladım. Ve bu kitap yeterince popüler olsa dahi ben de biraz üzerine konuşmalıyım diye düşündüm. Açıkçası popüler kültürün çiçek olalım-böcek olalım-pozitif olalım minvalindeki kişisel gelişim kitapları çoğunlukla boş gelmiştir. İyi düşünmenin iyi şeyleri çektiğinin farkındayım ve genelde tüm bu kitaplara rağmen iyi düşünmeyi başaramayıp hep bir talihsizlikle karşılaşırım. Arkadaşım, “ofis akşam saatleri boş oluyor yanıma uğrasana.” Dediğinde ben adımımı atar atmaz üç günlük işin birikmesini artık çevremdeki insanlar bile tuhaf karşılamaya başladı. Neyse zihin gücümün olumsuzlukları nasıl kendine çektiği değil konumuz afffghj ‘Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı’ kitabı Mark manson’un kişis

Bir Kadın

http://telluria-n.tumblr.com Tanıdıklarım içerisinde beni hep düşündüren bir kadın vardı. Hiçbir zaman mükemmel olamayacak bir varlığın, bir anlık bakışından sonra onun mükemmel olduğu fikrine inanıp bunu beklemeye başlıyordunuz. Onu hiçbir zaman bütünüyle çözemeyeceğimi ancak hissettirdiklerinin zihnimde nasıl izler bıraktığını şimdi daha iyi anlıyorum. Bazen öyle tavırları olurdu ki o sakin kadının içerisinde yaşayan asıl varlık tam o an ruhundan taşıyor ve size ulaşıyor sanırdınız. Bir kol hareketi tüm o sevimliliğinin aksine yaşayan en çekici kadın olabileceğini sadece bir anlığına eğer dikkatle bakarsanız görebileceğinizi söylerdi. Sonra yeniden ruhunun derin köşelerinde bir yere çekilir bir sonraki taşma anına kadar bir kutudaymışçasına o bedene hapsolurdu. Tıpkı düşüncelerinin arasına daldığında sol kaşına yakın bir noktada oluşan o ince çizgi gibi. Genelde onu dinlerken görürdünüz, aslında belki de en çok gülerken.  Eğer ellerine dokunma imkânı bulduysanız tüm sırlar

Yeşil Kadife Koltuk

https://spaece.tumblr.com/post/167088023576  Oturduğum koltukta biraz daha kıvranıyorum. Asker yeşili bir kadife. Tonunu hayal etmenizi tam olarak sağlayamam biliyorum. Aslında o kadar da önemli değil, kafamın içindeki hiçbir rengi ya da sesi ya da görüntüyü tam olarak bilemeyeceksiniz. O da bilmiyor. Son günlerde bana karşı her davranışında ona yine de gülümseyerek baktım. Gözlerinin içine doğru saf pür bir gülümseme. Ancak samimi olmayan onlarcası. Oturup defalarca tartıştık. Koyu gözleri ve ikisi birbirine eşit olmayan göz kapaklarını hatırlıyorum. Onu ilk kez böyle gördüm. Bana karşı ilk kez bu kadar yargılayıcı, ilk kez karşımda yabancı biri konuşuyormuşçasına bir his. Bütün gece uyuyamadım. Sanırım bu duyguya da alışmam gerekiyor. İnsan olmak. Sizi evirip çevirip kafasındaki gibi bir hale getirmeyecek birilerini arıyorsanız eğer ben bulabileceğinizi sanmıyorum. Bu süreçte sizde kafanızdakileri yontuyorsunuz. O tahtadan berjeri yeşil kadife koltuğun yanı başına koyabilmek için

Aramızdaki Görünmez Canavarlar

https://tr.pinterest.com/pin/375909900122555043/      Chuck Palahniuk’un sıradaki kitabı benim için görünmez canavarlar oldu. Yeni bir kitabının çıkacağı müjdesi ise üzerine şenlik sayılabilir. Bazı kitaplar okuduktan sonra kafanızın oldukça karışmasına sebep olur. Bence bu da onlardan bir tanesi ve bu nedenle okunması gerekiyor. Çünkü kitap güzellik algınızla tamamen oynuyor ve sanırım benim üzerimde de bu yüzden bu kadar etkili oldu. Özellikle güzellik biz kadınların en çok özen gösterdiği kavramlardan biriyken kitap bize kadınların güzelliği sadece güç üzerinden değerlendirdiğinden ve 30 yaşından sonra artık bunu kaybetmeye başladıkları için başka güç elde edebilecekleri şeylere yönelmelerini söylüyor, p ara gibi. Aslında ilginç olan kısmı düşündüğünüzde yazara hak vermeye başlıyorsunuz ve sanırım o noktadan sonra ipler biraz kopabiliyor. En azından bende öyle oldu addsgfh kurgunun yok artık dedirten kısımları sizde bazen bambaşka ufuklar açtığı için bu abartılı tesadüfler

Kelimeler

  Elimi cama yaslıyorum. Buhardan bir perde var aramızda sadece. İkinci katın penceresinden onu izleyebildiğim için şanslı olmalıyım.  Eski tarz bir köy evinin tahta çubuklarla dörde bölünmüş küçük pencerelerini andırıyor. Küçük kare camların kenarlara doğru olan kısımları buğulanmış ancak ortaları onu net görebilmemi sağlıyor. Sahi, burada azıcık yüksekçe evin kenarından yolun karşısındaki seni izleyişimi hissedebiliyor musun? Tümden gri değil dışarısı, içerinin tüm o sıcak havasına karşın ben onun üşüdüğünü kalbimde duyabiliyorum. Duyduğum sadece artık samimiyetini kaybetmiş vücut ısısı değil, sesi de kulaklarımda. Karşısındaki yaşlı kadına bir şeyler soruyorken onu dinleyebilmek yaptığım tüm eylemler içerisinde en cana yakını. Gür ancak yumuşak bir sesi var. İnsanın içindeki günebakanların hepsini birden kendine döndürebilecek cinsten. Uzunca bir süre dinlediğinizde boynunuz hafifçe eğilip yerini göğsünüze doğru yaklaşan bir gülümsemeye bırakabilir. Bunun o da farkında. Birkaç

Kırmızı Salıncak

http://lainphotography.tumblr.com/post/124140746504 Küçük bir alan değil. Açıkçası, ıssız kelimesi sadece insanların olmayışını ifade ediyorsa evet burası biraz ıssız. İnsan dışında olması gereken her şey tamam. Ilık bir rüzgâr esiyor. Çimenleri hafifçe hışırdatarak. Yemyeşil olduklarını söylemek zor, çünkü sarı bir düş perdesi örtülü sanki bütün çayırlığa. Buranın gerçek olamayacak kadar masalsı olmasını sağlayan bir bulut gibi bu duygu. İçimizde dahil her yeri kaplamış. Hayır kaplamak değil, çünkü sıkmıyor ya da boğmuyor bu his. Gevşek bir sarılma veriyor sadece. Kollarını diğer tüm düşüncelerden arınıp açmışsın gibi, yıllardır görmediğin sevgilini karşında büyük bir aşkla bulmuşsun gibi. Tarifi zordu belki de. İnsanların kendilerine has mutluluk duyguları vardı, bunu keşfettim yaşadığım süreç boyunca. Mutluluğu duyumsadığında aldığı bir kokudan bahsetmişti biri. Belki de naftalin kokusuydu onun için bu ya da sadece annesine sarıldığında aldığı kokunun zihninin derinliklerinde

Yeni Medya ve Gösteri Peygamberleri

http://www.indiewire.com/2012/08/watch-bone-breaking-video-for-song-inspired-by-forthcoming-adaptation-of-chuck-palahniuks-lullaby-45666/  TAŞINDIK!!! Yazının tamamına aşağıda yer alan linkten ulaşabilirsiniz http://www.okursanyazariz.com/fight-club-yazari-chuck-palahniuk-gosteri-peygamberi-kitabi/ http://www.denofgeek.com/uk/tv/survivor/41779/survivor-chuck-palahniuk-novel-heading-to-tv

Mother!

http://www.imdb.com/title/tt5109784/mediaviewer/rm3225690112   Merhabalar, önceki yazıdan sonra yine anne konusuyla ilgili bir şeyler yazıyor olmam aslında tamamen tesadüf. Hayatımızda en temel ve üzerinde durulması gereken karakterlerden birisi ve benim gündemime de son zamanlarda oturdu. Bunda tabi üniversiteyi bitirip yeniden aile yaşantısına geri dönmüş olmamda etkili sanırım asdfdfh Konunun sinema bağlamında işlendiği filmlerde belki de bu nedenle beni kendine çekiyor. Bir film hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan izlemek ve o filmi bütün karmaşıklığına rağmen anlayabilmek bence onun başarılarından birini gösterir. Çünkü tüm unsurlarıyla ne kadar farklı soru işaretleri bıraksa bile bunu kendi süresi içerisinde bir şekilde cevaplayan ve size sunan bir paket gibidir. Ancak geçtiğimiz cuma günü vizyona giren ‘Mother’ filmi için aynı şeyi söyleyebilmek benim açımda mümkün olmadı. Filmin fragmanı, konusu, işleyişi dahil hakkında bir fikrim olmadan izledim.  http://jenniferl

Neden "Annemi Öldürdüm"

http://pickledelephant.tumblr.com Merhabalar, başlık dikkatini çekip gelenleri şöyle bir alalım. İlginç bir biyografik hikayeyle karşı karşıyayız. Geçmiştekinden farklı olarak çok daha karmaşık bireysel ilişkiler yaşadığımız aşikar bir dünyadayız. Baba-oğul arasındaki gerilim ve anne ile oğlu arasındaki bağ, oedipus kompleksiyle birlikte hayatımıza girmiş olan kavramlar. Daha derine inen psikianalitik konuyu böylece özetlemem pek doğru olmaz tabi. Ancak kendi yaşantımız için de gördüğümüz bu olgu, erkek çocuğunun annesine karşı duyduğu aşırı sevgi sonucu babasının yerine geçme istediğinin artık bir saplantı halini alması olarak görülebilir. Açıkçası farklı bir konu ve daha önce bu konuyla ilgili bir şeyler izleme fırsatım olmamıştı. Ele aldığı temalar itibariyle bu alanda dolaşmayı seven Xavier Dolan, bana bloğu sadece onu övmek için kurmuşum gibi hissettirmeye başladı asdsdfgfgh abartmayı bırakırsam eğer sinematografik tarzının hoşuma gittiğini söylemek daha doğru olabilir. Dolan

'Mandalina Bahçesi' Tangerines

http://selyar.tumblr.com/   Merhaba yazıyı aşağıda yer alan linkten okuyabilirsiniz: http://www.okursanyazariz.com/tangerines-mandalina-bahcesi/

'Alt tarafı dünyanın sonu' canım

https://miracle-cheeky.tumblr.com    Merhabalar,  Juste La Fin Du Monde (2016)- Alt tarafı dünyanın sonu.  Xavier dolanın izlediğim ilk filmiydi ve hatta bu türde izlediğim ilk film olabilirdi. Nasıl çekildiği, hangi ödüllere aday olduğu önemli belki ama bu detaylardan bahsetmeyeceğim. Film boyunca karakterlerin tamamen kendine has bir çizgide oluşu, renkler, tonlar her detayın yansıtılışı ciddi bir uğraşın sonucu olduğu belliydi. Özellikle anne ve oğul arasındaki o bağın yansıtıldığı iki sahneye bayıldım. Birisi kadının sigara içerken oğluyla diyaloglarının geçtiği ve ardından parfümü sıkıp oğluna sarıldığı sahneydi diğeri ise son sahnede alnını oğlunun alnına dayayıp “bir daha ki sefere daha iyi karşılayacağız” dediği sahneydi. Klişe olmaktan uzak konuşmalardan oluşuyordu tamamen, özellikle bir sonraki cümleyi tahmin etmenizi sağlayacak o durağanlık bir yandan diyalogları hiçbir şekilde tahmin edememenizi sağlıyordu. Film tekniğinden anlayan biri değilim maalesef ama birbirine b

Tembellik üzerine ve Oblomovluk

Merhaba bir şekilde bu yazıyı okumaya başladığına göre üşengeçlikle başın dertte ya da Oblomovu merak ediyorsun. Tabi şans eseri burada olma ihtimalinde var.  zihnimizdeki oblomovka TAŞINDIK! Devamını okumak istiyorsanız yazıya aşağıda yer alan linkten erişebilirsiniz! İyi okumalar. http://www.okursanyazariz.com/tembellik-uzerine-ve-oblomovluk/

Tanışalım mı?

Öncelikle merhaba, yazmak paylaşmak istediğim çok şey olması galiba beni hiçbir şey yazamamaya itiyor ama bir sürü film izleyen, kitap okuyan bir insan olarak bunları başkalarıyla da paylaşmam gerektiğini düşünerek bu blogu aktif bir hale getirmeye karar verdim. Bu yüzden başta kendi kendime konuşuyor olsam da zamanla birilerinin çağrıma kulak vereceğine eminim. Özellikle günümüzde sosyal medya sayesinde paylaştığımız bir cümle beklemediğimiz kitlelere ulaşırken ben de meraklılarına  özümsediklerimi aktarabilirim diye umuyorum. ?