Ana içeriğe atla

Yeşil Kadife Koltuk

https://spaece.tumblr.com/post/167088023576
 Oturduğum koltukta biraz daha kıvranıyorum. Asker yeşili bir kadife. Tonunu hayal etmenizi tam olarak sağlayamam biliyorum. Aslında o kadar da önemli değil, kafamın içindeki hiçbir rengi ya da sesi ya da görüntüyü tam olarak bilemeyeceksiniz. O da bilmiyor. Son günlerde bana karşı her davranışında ona yine de gülümseyerek baktım. Gözlerinin içine doğru saf pür bir gülümseme. Ancak samimi olmayan onlarcası. Oturup defalarca tartıştık. Koyu gözleri ve ikisi birbirine eşit olmayan göz kapaklarını hatırlıyorum. Onu ilk kez böyle gördüm. Bana karşı ilk kez bu kadar yargılayıcı, ilk kez karşımda yabancı biri konuşuyormuşçasına bir his. Bütün gece uyuyamadım. Sanırım bu duyguya da alışmam gerekiyor. İnsan olmak. Sizi evirip çevirip kafasındaki gibi bir hale getirmeyecek birilerini arıyorsanız eğer ben bulabileceğinizi sanmıyorum. Bu süreçte sizde kafanızdakileri yontuyorsunuz. O tahtadan berjeri yeşil kadife koltuğun yanı başına koyabilmek için tüm kenar işçilikleri de dahil bıçağınız topuz üzerinde defalarca gidip geldiğinde belki de oturmayı planladığınız koltuğa ancak ulaşıyorsunuz. Peki ya artık o koltukta oturmak sizi mutlu etmiyorsa? Fazla metafor kullanıyorum değil mi? Sonrada bir nebze olsun yargılanmadan anlaşılmayı bekliyorum. Daha bunları okurken bile beni kafanda yonttun.

https://dasiyahorpheus.tumblr.com/post/166068280859
  Sonra ben de uzanıyorum tahta bir kayığın içerisine. Bir gece vakti denizin ortasındayım. Altımda kömür karası bir su var sanki. Üzerimde kömürden de siyah bulutlu bir gökyüzü. Bulutlu olmasına aldanmamak gerek hiçbiri beyaz ya da gri değil. Yaklaşabildikleri kadar yaklaşmışlar karanlığa ve bana. Sanki elimi uzatsam tutacakmışım gibi bir his. Tüm kubbe o kadar yakınımda duruyor. İçerisinde sadece benim olduğum bir odayı andırıyor. Belki göğün arkasında bana şahdamarımdan da yakın yaratıcımın durduğunu hissetmek. Elimi suya daldırdığımda denizin hiçbir zaman mavi görünmediğini fark etmek. Keşke bazı soruların cevaplarını bilseydim diyorum. Yanlış anlaşılmasın kendim için değil, insanlara dağıtmak için istiyorum. Belki yüreğinizdeki yangınlara bir parça bu tuzlu sudan serpebilirim diye umut ederek. Yine de bir şey yapamıyorum. Kadife yeşil koltukta ya da şu tahta dayanıksız sandalda uzanmamın hiçbir farkı kalmıyor. Yine de içten içe neden bahsediyor olduğumu görmek istemiyorsunuz. Bazen merhem olduğun bir sese derdini anlatmaya çalışıyorsun. Sadece bir parça anlatmak. İçimde kocaman bir çarşaf gibi serilmiş bu duygu. Köşesinden tutuver diyorsunuz. Bu simsiyah çarşafın üzerinde durmaya bir kayıkta dahi olsam katlanamıyorum diyorsun. Ya da diyemiyorsunuz. Dilinizden çıkmıyorlar. Sizde elinizi birkaç kez daha usul usul soğuk suyun üzerine yakın kısımlarında dolaştırıyor, bir deniz canlısının parmaklarınızın arasına dolanış ve yavaşça kayış anına odaklanıyorsunuz. Teknenin ucundan tüm o siyahlığı yarıp bir yunus kafasını uzatıyor. Doğrulup ellerinizi onun yumuşak ve ıslak gri derisinde gezdiriyorsunuz bu sefer. Düşünebildiğiniz tek şey ise ‘bir balık gülümseyebilir mi?’ sorusu oluyor.


                     

Yorumlar

  1. Şiirsel yazınızı ilgi ve beğeniyle okudum. Sizi de benim yazı ve şiirlerimi okumaya, yorum yapmaya davet ediyorum. Dost selamlar.
    www.erhantigli.blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Medya ve Gösteri Peygamberleri

http://www.indiewire.com/2012/08/watch-bone-breaking-video-for-song-inspired-by-forthcoming-adaptation-of-chuck-palahniuks-lullaby-45666/  TAŞINDIK!!! Yazının tamamına aşağıda yer alan linkten ulaşabilirsiniz http://www.okursanyazariz.com/fight-club-yazari-chuck-palahniuk-gosteri-peygamberi-kitabi/ http://www.denofgeek.com/uk/tv/survivor/41779/survivor-chuck-palahniuk-novel-heading-to-tv

Kelimeler

  Elimi cama yaslıyorum. Buhardan bir perde var aramızda sadece. İkinci katın penceresinden onu izleyebildiğim için şanslı olmalıyım.  Eski tarz bir köy evinin tahta çubuklarla dörde bölünmüş küçük pencerelerini andırıyor. Küçük kare camların kenarlara doğru olan kısımları buğulanmış ancak ortaları onu net görebilmemi sağlıyor. Sahi, burada azıcık yüksekçe evin kenarından yolun karşısındaki seni izleyişimi hissedebiliyor musun? Tümden gri değil dışarısı, içerinin tüm o sıcak havasına karşın ben onun üşüdüğünü kalbimde duyabiliyorum. Duyduğum sadece artık samimiyetini kaybetmiş vücut ısısı değil, sesi de kulaklarımda. Karşısındaki yaşlı kadına bir şeyler soruyorken onu dinleyebilmek yaptığım tüm eylemler içerisinde en cana yakını. Gür ancak yumuşak bir sesi var. İnsanın içindeki günebakanların hepsini birden kendine döndürebilecek cinsten. Uzunca bir süre dinlediğinizde boynunuz hafifçe eğilip yerini göğsünüze doğru yaklaşan bir gülümsemeye bırakabilir. Bunun o da farkında...

Tembellik üzerine ve Oblomovluk

Merhaba bir şekilde bu yazıyı okumaya başladığına göre üşengeçlikle başın dertte ya da Oblomovu merak ediyorsun. Tabi şans eseri burada olma ihtimalinde var.  zihnimizdeki oblomovka TAŞINDIK! Devamını okumak istiyorsanız yazıya aşağıda yer alan linkten erişebilirsiniz! İyi okumalar. http://www.okursanyazariz.com/tembellik-uzerine-ve-oblomovluk/