|
http://pickledelephant.tumblr.com |
Merhabalar, başlık dikkatini çekip gelenleri şöyle bir alalım. İlginç bir biyografik hikayeyle karşı karşıyayız. Geçmiştekinden farklı olarak çok daha karmaşık
bireysel ilişkiler yaşadığımız aşikar bir dünyadayız. Baba-oğul arasındaki
gerilim ve anne ile oğlu arasındaki bağ, oedipus kompleksiyle birlikte
hayatımıza girmiş olan kavramlar. Daha derine inen psikianalitik konuyu böylece
özetlemem pek doğru olmaz tabi. Ancak kendi yaşantımız için de gördüğümüz bu olgu,
erkek çocuğunun annesine karşı duyduğu aşırı sevgi sonucu babasının yerine
geçme istediğinin artık bir saplantı halini alması olarak görülebilir. Açıkçası farklı bir konu ve daha önce bu konuyla ilgili bir şeyler izleme fırsatım olmamıştı. Ele aldığı temalar itibariyle bu alanda dolaşmayı seven Xavier Dolan,
bana bloğu sadece onu övmek için kurmuşum gibi hissettirmeye başladı asdsdfgfgh abartmayı bırakırsam eğer sinematografik tarzının hoşuma gittiğini söylemek daha doğru olabilir. Dolan'ın yazıp yönettiği ve oynadığı 2009 yapımı olan "Annemi Öldürdüm", Fransızcası ile "J'ai Tue Ma Mere"
biyografik ögelerin de olduğu bir film. Benim hoşuma gidense yönetmenliğini de yaptığı ilk film olmasıydı. Buna rağmen kendine has bir tarzı olduğunu ortaya koyuyordu. Beğenen ya da beğenmeyenler çok fazla olabilir tabi, çünkü hiç değinilmemiş bir konuyu işlediğini söyleyemeyiz. Ancak gerçekçi bir şekilde aktarması ve ergenlik bunalımındaki duyguları bize hissettirebilmesi bunu farklılaştırıyor .
|
http://mohtz.tumblr.com |
Anneler oğullarıyla en çok hani konuda çatışıyor, birbirlerinden beklentileri neler? Ergenlik çağlarındaki bir genç bu sefer babasını değil annesini öldürme düşüncesiyle savaşıyor. Sürekli ve yoğun diyaloglar eğer Fransızca sevmiyorsanız bir yerden sonra oldukça yorucu olabilir. Annesiyle fikirlerinin hiçbir şekilde uyuşmamasını aktarırken; kayıtsız, oğluyla ilgili hiçbir şeyi umursamayan aynı zamanda onu fazlasıyla seven bir kadın karakteriyle karşılaşıyoruz. Ağır çekimde kırılan tabaklar, müzikle birlikte yine oldukça yavaş bir biçimde etrafı dağıtması gibi sahnelerle çocuğun iç dünyası da yansıtılmaya çalışılmış. Babasının da konu içine dahil olduğu bir kaç bölüm vardı sadece. Bunu da özellikle kısıtlı tutmaya çalışmış. Anneyle aradaki çarpık bir bağ bile olsa bunun daha değerli olduğunu gösterme çabası olabilir. Annesini kafasında oluşturduğu şekliyle yansıttığı hayali anlar, her şeye rağmen bir şekilde birbirlerini anlayabilmeleri filmi izlenesi kılıyordu. Aslında, evet bunlar çok farklı noktalar değil ama ilk filmini çeken bir yönetmen için özellikle filminin aldığı ödüllere de bakarsak, böyle küçük küçük detaylarla mesajını vermesi benim için gayet güzel bir deneyimdi. Daha sonra "Hayali Aşklar" filmini de izledim,izlediğim filmleri arasında en yüksek İMDB puanına sahip olmasına rağmen fazla abartılı ağır çekim sahneler bu sefer filmin tadını kaçırmıştı bana kalırsa.
Tüm bunların dışında araya giren sadece Dolan'ın rol aldığı siyah beyaz kesitler, daha doğrusu monologlardan oluşan kısımlar en keyif aldığım yerler oldu. Bir de izlerken en çok dikkatimi çeken gencin öğretmeniyle arasında kurduğu bağın anlatıldığı sahnelerdi. Film boyunca bir kaç an dışında ikisinin diyalogları hep yan yana oturdukları bir görüntüdeydi. Karşı karşıya oldukları anlar çok kısıtlıydı ve bunu özellikle bu şekilde verdiği aşikardı ancak nedenini ben çözemedim. Eğer çözebilen varsa bir yorum atması fena olmaz asdfgh
Yorumlar
Yorum Gönder